Dolar 36,4339
Euro 38,1549
Altın 3.441,38
BİST 9.602,16
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 3°C
Az Bulutlu
Bursa
3°C
Az Bulutlu
Paz 4°C
Pts 6°C
Sal 8°C
Çar 11°C

Hukukta kutuplaşma, yargı, tarafsızlığını yitiriyor mu?

20 Şubat 2025 10:06

Türkiye’nin dört bir yanında yaşayan her bir vatandaş, bu toprakların nefesidir, bu vatanın geleceğidir.

Ancak son yıllarda siyasi kutuplaşmalar, toplumun farklı kesimlerini birbirine yabancılaştırdı. AK Parti, CHP, MHP ve diğer siyasi partilerin söylemleri, bazen halkın birliğini zedeleyecek noktalara varabiliyor. Oysa ki bu ülkenin asıl sahibi, siyasetçiler değil, bu topraklarda alın teri döken, vergisini veren, askerine sahip çıkan, bayrağına ve vatanına sımsıkı bağlı olan halkın kendisidir.

Bir hâkimin verdiği karar, başka bir hâkim tarafından sorgulanıyorsa…

Hukukun temel ilkelerinden biri, mahkemelerin bağımsızlığıdır. Ancak bugün, aynı konuda bir hâkim “A” derken, başka bir hâkim “B” diyebiliyor ve verilen kararlar yargısal bir sürecin değil, siyasi veya ideolojik yaklaşımların sonucu gibi algılanıyor. Daha da vahimi, bir hâkim yasalar çerçevesinde karar verdiğinde, bu kararın siyasi veya toplumsal tepkiler nedeniyle soruşturmaya uğrayabilmesi.

Hukukun güvenilir olması için tutarlılık gerekir. Eğer bir vatandaş aynı konuda farklı mahkemelerde farklı sonuçlarla karşılaşıyorsa, bu durum hukukun keyfiyete dönüşmesi anlamına gelir. Bir hâkimin verdiği tahliye kararı nedeniyle hakkında soruşturma açılıyorsa, burada adalet mekanizmasının tarafsızlığı sorgulanır. Adalet, bireylerin değil, yasaların üstün olduğu bir sistemde sağlanabilir.

Bir vatandaş olarak, kutuplaşmak değil, kardeş olmak istiyorum. Çünkü biliyorum ki bu ülkenin gücü, ancak birlik ve beraberlik ruhuyla ayakta kalabilir. Siyasi çıkarlar uğruna halkın birbirine düşman edilmesi, bu milletin geleceğini karartmaktan başka bir işe yaramaz. Bizler, farklı siyasi görüşlere sahip olsak da aynı bayrağın altında, aynı vatanın evlatlarıyız. Bu bilinçle hareket etmek, hepimizin ortak sorumluluğudur.

Halkın çektiği sıkıntılar ve siyasetin rolü

Bugün sokaklarımızda açlık ve yoksullukla mücadele eden vatandaşlarımız var. Aileler dağılıyor, gençler umutsuzluğa sürükleniyor, emekliler alın terinin karşılığını alamıyor. Peki, bu durumun sorumlusu kim? Elbette ki siyasetçilerin çıkar çatışmaları, halkın sorunlarına çözüm üretmek yerine, kendi iktidar mücadelelerine odaklanmalarıdır. Oysa ki siyaset, halkın refahını sağlamak, adaleti tesis etmek ve toplumsal barışı korumak için vardır.

Hırsızlık, cinayetler, ahlaki çöküntü ve ailelerin dağılması gibi sorunlar, toplumun temelini sarsıyor. Bu sorunların çözümü, ancak devletin şefkatli kollarının her bir vatandaşı kucaklamasıyla mümkün olabilir. Sokakta kalan insanlarımızın barınma, beslenme ve güvenlik ihtiyaçlarının karşılanması, devletin asli görevidir. Bu görev, siyasi çıkarların önüne geçmelidir.

Birlik ve beraberlik ruhu şart

Türkiye, tarih boyunca birlik ve beraberlik ruhuyla ayakta kalmış bir millettir. Kurtuluş Savaşı’nda, Çanakkale’de, 15 Temmuz’da bu ruh, tüm dünyaya örnek olmuştur. Bugün de aynı ruhla hareket etmek zorundayız. Siyasi görüşlerimiz ne olursa olsun, birbirimize saygı duymalı, farklılıklarımızı zenginlik olarak görmeliyiz.

Kutuplaşma, toplumu zayıflatır. Birlik ve beraberlik ise güçlendirir. Bu nedenle, siyasetçilerin halkı birleştirici bir dil kullanması, toplumsal barışı öncelemesi gerekiyor. Halkın çıkarlarını kendi çıkarlarının önüne koymayan siyasetçiler, bu ülkeye hizmet etmiş sayılmaz.

İnsanca yaşamak istiyoruz, Her bir vatandaş, insanca yaşamayı hak ediyor. Sürünerek değil, onurlu bir şekilde hayatını sürdürmeyi hak ediyor. Bu, ancak adil bir düzenle mümkün olabilir. Vergilerimizin doğru kullanılması, emeklerimizin karşılığını alabilmemiz, gençlerimize umut dolu bir gelecek sunulması, yaşlılarımızın huzur içinde yaşaması, hepimizin ortak talebidir.

Bu taleplerimizi siyasetçilere iletirken, birbirimize düşman olmadan, kardeşçe bir dil kullanmalıyız. Çünkü bu ülkenin geleceği, hepimizin elinde. Siyasetçilerin çıkar çatışmalarına alet olmadan, halkın birliğini korumak, hepimizin görevidir, siyasiler kendi çıkarlarına hizmet ederken halkın rahatlığını ve refahını düşünmüyorlar, kendi maaşlarını yükseltirken Halkı’nı sefalete mahkum ediyorlar, oysa ki onları o koltuklara oturtan

Türkiye, birlik ve beraberlik ruhuyla ayakta kalabilir. Siyasi kutuplaşmalar, bu ruhu zedeliyor. Ancak unutmayalım ki, bu ülkenin asıl sahibi, halkın kendisidir. Siyasetçiler, halkın çıkarlarını öncelemeli, toplumsal barışı korumalıdır. Bizler de birbirimize saygı duyarak, kardeşçe yaşamalıyız. Çünkü ancak birlikte güçlüyüz.

Kutuplaşmayı değil, birliği savunmak için kaleme alındı. Umuyorum ki, her birimiz bu bilinçle hareket eder ve bu güzel ülkenin geleceğini birlikte inşa ederiz. Çünkü bizler, aynı bayrağın altında, aynı vatanın evlatlarıyız. Ve bu vatan, hepimizin.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.