Barış mı, stratejik oyalama mı?
Ortadoğu, tarih boyunca savaşların, çatışmaların ve barış umutlarının harman olduğu bir coğrafya olmuştur.
Ortadoğu, tarih boyunca savaşların, çatışmaların ve barış umutlarının harman olduğu bir coğrafya olmuştur. Bugün, İsrail ve Hamas arasında varılan ateşkes anlaşması, yüzeyde bir umut ışığı gibi görünse de, perde arkasında hâlâ sorgulanmayı bekleyen karanlık bir gerçeklik barındırıyor. İsrail’in sözde barış söylemleriyle eş zamanlı olarak saldırılarına devam etmesi, bu coğrafyanın neden bir türlü huzura kavuşamadığını gözler önüne seriyor.
Barış mı, ihanet mi? israil’in çelişkili anlayışı
Dünya, bir kez daha Filistin topraklarında oynanan acımasız oyunun sahnelerine tanık oluyor. Bir yandan “barış” adı altında yapılan ateşkes görüşmeleri, diğer yandan İsrail’in vurmayı sürdüren politikaları… Bu nasıl bir anlayıştır ki bir el “barış” eli uzatırken, diğer el ölüm ve yıkım dağıtır?
İsrail, uzun yıllardır Filistin halkına yönelik sistematik bir saldırı politikası yürütüyor. Hukuk ve insanlık dışı bu saldırılar, sadece toprakları değil, insanların onurunu ve yaşama hakkını da hedef alıyor. Şimdi ise “ateşkes” adı altında bir anlaşma imzalanıyor. Ama İsrail’in sözleri ile eylemleri arasındaki tutarsızlık, bu anlaşmaya güvenmeyi zorlaştırıyor.
İsrail’e güvenilir mi? Bu sorunun cevabı tarih boyunca yaşananlarda saklıdır. İsrail, daha önce defalarca yapılan ateşkes anlaşmalarını ihlal etti. Ateşkes, Filistin halkı için nefes alma fırsatı yaratırken, İsrail genellikle bu süreyi kendini daha fazla silahlandırmak ve yeni saldırılar için hazırlık yapmak amacıyla kullandı.
Gazze’nin kahraman halkı, bu çelişkili durumu defalarca deneyimledi. Ateşkes görüşmelerinden hemen sonra bile Gazze’ye yönelik saldırılar devam etti. Bu, İsrail’in sözde barış çabalarının ne kadar samimiyetsiz olduğunu gösteriyor.
Gazze’nin kahraman direnişi; Filistin halkı, on yıllardır topraklarını ve özgürlüklerini savunuyor. Gazze’nin kahraman evlatları, sadece kendileri için değil, insanlık onuru için de mücadele ediyorlar. Her bombalanan ev, her yıkılan okul, her hedef alınan hastane, bu halkın direniş azmini daha da güçlendiriyor. Çünkü onlar, zulme karşı durmanın insan olmanın bir gereği olduğuna inanıyor.
Türkiye, her zaman Filistin’in yanında olduğunu açıkça ortaya koydu. Gazze’nin yaralarını sarmak, ihtiyaçlarını karşılamak ve halkın yeniden ayağa kalkması için tüm imkânlarını seferber etti, etmeye de devam ediyor. Ancak bu destek, yalnızca maddi yardımlarla sınırlı değil. Türkiye, Filistin davasını uluslararası arenada da savunarak, Gazze halkının haklarını ve onurunu korumak için mücadele ediyor.
Barış umudu kalıcımı? yoksa oyalamamı?
Elbette ateşkes ve anlaşmalar, bölge için umut verici bir kapı aralayabilir. Ancak bu, İsrail’in politikalarının değişmesiyle mümkün olacaktır. Barış, bir tarafın diğerine zulmettiği değil, iki tarafın da eşit haklarla yaşadığı bir düzenle mümkündür. Aksi halde, bu sözde ateşkesler sadece birer oyalama taktiği olmaktan öteye geçemez.
Filistin halkının cesareti, direnişi ve kararlılığı, sadece kendileri için değil, tüm insanlık için bir ilham kaynağıdır. Ancak barışın kalıcı olması için uluslararası toplumun ve özellikle Müslüman ülkelerin daha güçlü ve kararlı bir duruş sergilemesi gerekmektedir. İsrail’in “barış” söylemleriyle maskelenmiş saldırgan politikalarına karşı dikkatli olmak, bu mücadelede en önemli adımlardan biridir.
Filistin davası, sadece bir coğrafyanın değil, tüm insanlığın vicdan sınavıdır. Ateşkes anlaşmasının hayırlı olmasını temenni ediyoruz; ancak barışın sadece sözde değil, eylemde de gerçekleşmesi için mücadeleye devam edilmelidir.
Çünkü zulme karşı susmak, zalime ortak olmaktır. Gazze’nin cesur halkını ve bu davanın tüm kahramanlarını rahmetle ve minnetle anıyor, gerçek barış için adaletin tecelli edeceği günleri umutla bekliyor ve Filistin’in özgürlük mücadelesinde her zaman yanlarında olduğumuzu yineliyoruz.