Adaletin terazisi ve sessiz çığlıklar
Adaletin amacı yalnızca ceza vermek değil, toplumu iyileştirmek, geleceği daha güvenli bir hale getirmektir.
Adaletin temeli, halkın güveniyle ayakta durur. Ancak bu temel sarsılırsa, toplumun huzuru ve düzeni yerle bir olur. Son dönemde, şiddet uygulayanların serbest bırakıldığı; buna tepki gösteren, haksızlığa ses çıkaranların ise tutuklandığı olaylara tanıklık ediyoruz. Bu tablo, yalnızca bireylerin değil, adaletin kendisinin de itibarını zedelemektedir.
Şiddeti savunanlara özgürlük tanınıp, hak savunucuları cezalandırıldığında, toplumda iki büyük kayıp yaşanır: Adaletin itibarı ve halkın güveni. Adaletin terazisi eğer haktan yana eğilmezse, toplumun elinde neye güveneceği kalır? İnsanlar artık hukuktan medet umamaz hale gelir, kendi adaletlerini arama yoluna saparlar. İşte o zaman, kaos ve anarşi kapıda demektir.
Adalet bir gün hepimize lazım olacak. Bu yüzden susan vicdanlar değil, konuşan doğrular cesaretlendirilmeli. Çünkü “Kılıçla kazanılan zafer geçicidir; kalemle yazılan adalet ise ebedidir.” Eğer adaleti yıpratırsak, toplumu birbirine bağlayan güven zincirini de kırmış oluruz.
Adaletin amacı yalnızca ceza vermek değil, toplumu iyileştirmek, geleceği daha güvenli bir hale getirmektir. Eğer toplum adalete güvenini kaybederse, kanunlar ne kadar sağlam yazılmış olursa olsun, kimse onları ciddiye almaz. Hukukun işlemediği yerde kaos doğar, adaletin olmadığı yerde ise umut ölür.
Adaletin herkes için, her koşulda tarafsız olması gerektiğini unutmamalıyız. Çünkü toplumun vicdanında bir yara açılırsa, o yarayı hiçbir kanun kapatamaz. Gelin, haksızlıklar karşısında susan değil, adaleti yeniden onaran bir toplum olalım. Adalet, haklıya güven; mazluma umut; zalime ise korku vermelidir.
Unutmayalım ki, adalet susturulursa, suskunluk karanlığında sadece zalimler kazanır.